Bu Blogda Ara

27 Aralık 2009 Pazar

Ayı Balığı (Wedel)


Antartika bölgesinde yaşayan Wedel türü ayı balığı, hava sıcaklığının -560C, su sıcaklığınınsa -260C'ye kadar düştüğü sert kış koşullarına bile dayanabilir. Ayı balıkları, çok derinlere daldıklarında yoğun basınç ve ani basınç değişimi yüzünden oluşan vurgundan etkilenmezler. Çünkü uzun süreli dalışlarında su altına girmeden önce birkaç küçük dalış yaparlar. Kaburga kemiklerini ve diyaframlarını açıp kapayarak ciğerlerindeki havayı dışarı atarlar ve ciğerlerini de kapatırlar. Bir süre sonra ciğerlerinde hiç hava kalmadığı için azot eriyerek kana karışmaz ve yaşamsal sorunlar da böylece önlenmiş olur. Ayı balıklarının solunum borusu çoğu memelininkinin tersine yuvarlak değil, düz-oval biçimlidir ve yüksek basınç altında hemen kapanabilmektedir. Aynı şekilde kulaklardaki hava boşlukları da dış basınç belli bir noktaya eriştiğinde şişip burayı tıkayan kan damarlarıyla örülmüştür.

Görsel Bilim ve Teknik Ans., Cilt 8, s.2660

Koala


Koala zehirli okaliptüs ağaçlarında yaşayan bir memelidir. O da diğer memeliler gibi ağaçlarda bulunan selülozu kendisi sindiremez. Bu konuda kör bağırsağında yaşayan ve selüloz sindirebilen mikroorganizmalara bağımlıdır. Koalanın kör bağırsağı mikropların selülozu sindirdiği yerdir. Burada aynı zamanda okaliptüs yapraklarındaki yağların zehirleyici özelliği de etkisiz hale getirilir.

James and Carol Gould, Olağandışı Yaşamlar, s.130-136

Kuşlar: Tepeli Akbaba, Kızıl Gergedan


Hepsi birbirinden farklı kanat şekillerine sahip olan kuşlar farklı uçuşlar yaparlar. Örneğin And dağlarında yaşayan tepeli akbabanın uzun ve geniş kanatlarındaki tüylerin ucunda açılıp kapanabilen yarıklar bulunur. Akbaba bu kanatlarıyla, ısınıp yükselen hava akımlarının üzerine çıkar ve saatlerce bir kez bile kanat çırpmadan süzülür. Karakenarlı albatrosun çok uzun ve ince olan kanatları, denizlerde esen güçlü ve düzenli rüzgarların üzerinde yüksek hızla uçmaya uygun bir şekle sahiptir. Kızıl gergedan kuşunun aralarında yarıklar olan kısa ve geniş kanatları, çabuk havalanmasına, kaçmasına, dalların arasına ve yere doğru dalışlar yapabilmesine yarar.

David Attenborough, Life on Earth, s.131

Mavi Midye & Deniz Salyangozu (Periwenkle)


Gel-git olayının yaşandığı bölgelerde denizlerin alçalması halinde, birçok yaratık suyun dışında kalır. Eğer bu şartlara dayanıklı bir yapıları yoksa sıcağın ve güneşin etkisiyle yok olurlar. Kuzey Amerika'da ve Avrupa'nın Atlantik kıyılarında sık görülen mavi midyeler ve bir tür deniz salyangozu (periwinkle) da gel-git etkisinde kalan canlılardandır. Her iki yumuşakça da sular çekildiğinde vücutlarında oluşacak olan su kaybını önlemek için kendilerini kabuklarına kapatırlar. Ve sular tekrar yükselene kadar o şekilde saatlerce kalabilirler.
Jacques Cousteau, Instinct and Intelligence, s.84

Yılan Balığı & Vatos


Yılan balığı ve Vatos gibi balıkların bazı türleri, düşmanlarından korunmak veya avlarını etkisiz hale getirmek için vücutlarında ürettikleri elektriği kullanırlar. Bu elektrik akımı 500-600 volta kadar çıkabilir.

Temel Britannica, Cilt 6, s.112

Ptarmigan Kuşu


Arktik tundralarda yaşayan Ptarmigan kuşu beyaz tüyleriyle kışın görünmez gibidir. Sadece karın üstündeki kaya parçalarına benzeyen siyah gözleri ve gagası görünür. Karlar erimeye başlayınca bu kuşların hemen renk değiştirmeleri gerekir. Tüy değiştirerek renk değiştirmek biraz zaman alır ve bu sırada kuşlar daha güvenlikli olması için eriyen kar parçalarının üzerinde biraraya toplanırlar. Bu yüzden önce dişiler tüylerini dökerler. Erkek kuşlarsa beklerler. Dişiler tüy dökme işlemleri biter bitmez, tundraların güvenlikli bodur çalılıklarına doğru uçarlar ve yuvalarını yapmaya başlarlar. Bu erkekler için bir vakit kaybı olmuştur. Beyaz tüyleriyle erkekler kolay bir hedef haline gelmişlerdir. Tüy dökmek yaklaşık 3-4 hafta sürecek bir işlemdir. Bu da erkek kuşlar için ölümcül olabilecek kadar uzun bir süredir. Bununla birlikte erkekler, beyazdan kahverengiye birkaç dakika içinde dönmenin yolunu bulmuşlardır. Bir çamur birikintisine bularak tüylerini beyazdan kahverengiye dönüştürürler ve yeni ortama uyum sağlarlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.166

Sinek


En iyi uçabilen böcek türü olan sinekler çok hızlı uçarlar. Havada hareketsiz kalabilir, çeşitli manevralar yapabilir, hatta geriye doğru bile uçabilirler. Sinekler uçuş için yalnızca ön kanatlarını kullanırlar. Daha küçük olan arka kanatlarını ise uçuş sırasında dengelerini sağlamak için kullanırlar.

David Attenborough, Life on Earth, s.53

İmpala


Ceylan benzeri bir hayvan olan İmpala'lar koşarken birtakım sıçramalar yaparlar. Bu da, kendilerine saldıranın bir tek hayvan üzerinde dikkatini yoğunlaştırmasını önleyerek onları şaşırtır.

David Attenborough, Life on Earth, s.181

Kutup Ayısı


Kutup ayısı geniş, düz ve tüylü pençeleri ve kaygan olmayan ayak tabanları ile buz üzerinde çok süratli koşabilir. Kutbun zorlu ikliminde kalın ve yağlı bir kürke sahip olan kutup ayılarının çok önemli bir koruyucuları vardır. Gözlerinde zarımsı gözkapağı filtresi ile doğuştan bir nevi "güneş gözlüğü"ne sahiptirler ve gözlerindeki bu yapı onları kar körlüğüne karşı korurlar.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.4

Mantis


Nadir bulunan Malayan mantis böceği, bir böcek yiyicidir. Pembe orkideleri taklit eder ve nektar arayan böceklerle beslenir. Düşmanları olan kuşlar ve kertenkeleler onu bir çiçek olarak algılarlar. Bacaklarının kalkık kenarları adeta çiçeğin taç yaprakları gibidir. Böceğin göğüs kısmının yeşil kenarlarıysa çiçeğin sapı gibidir. Ayak kısımlarındaki kahverengi izler ve karın kısmıysa, çiçeğin solmuş kısımları gibi gözükmektedir. Bazı durumlarda böcek, çiçeğin rüzgarda sallanmasına benzer bir şekilde rüzgar esiyormuş gibi sallanabilmektedir.

Nat. Geo. Soc., The Marvels of Animal Behavior, s.38

Kırlangıç


Uçurum kırlangıçları yuvalarını uçurum kenarlarına, bina veya avlu duvarlarına çimento ile yapıştırarak yaparlar. Bu çimentoyu elde ediş yöntemleri ise oldukça pratiktir. Öncelikle gagalarıyla çamur veya kil parçaları toplarlar ve bu inşaat malzemelerini yuvalarına taşırlar. Çamuru yapışkanımsı ağız salgılarıyla karıştırıp, uçurumun yüzeyine sürerler ve üstünde yuvarlak bir açıklık bırakarak düzgün bir çömlek şeklinde biçim verirler. Çömleğin içini yavrularının rahat etmesi için çim ve tüyle doldururlar. Uçurum kırlangıçları yuvalarını çoğunlukla sarkan bir kaya çıkıntısının altına inşa ederler. Bunun nedeni yağmur yağdığında çamurun yumuşayarak yuvayı yıkıp götürme tehlikesinin bulunmasıdır.

Russell Freedman, How Animals Def. Their Young, s.13-14

Böcekler


Böceklerin vücutlarını kaplayan örtü, hareketi sağlayan eklemler dışında serttir ve esnek de değildir. Böcekler "kitin" denilen bir maddeden oluşan ve esnek olmayan bu kabuk yüzünden, ancak zaman zaman bu dış iskeletlerini atarak büyürler. Kabuğun altındaki yeni iskelet başlangıçta yumuşaktır. Bu özel bir durumdur. Bu sayede böcek kabuk katılaşmadan önce büyümek için kısa bir süre kazanmış olur. Böcekler tekrar büyümek için ikinci kabuk değiştirme işlemini beklemek zorundadırlar.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Böcekler, s.6

Yunus


Doğum anında dişi yunusların yanında başka iki dişi yunus daha bulunur. Bu hayvanlar anne yunusun iki yanında yüzerler. Görevleri doğum anında savunmasız kalan anne yunusu ve yavruyu korumaktır. Doğum sırasında akan kanın kokusuna gelebilecek köpek balıklarına karşı anneyi ve yavruyu bu yardımcı yunuslar korur.

Hayvanlar Ans., C.B.P.C Publishing, Memeliler, s.29

PLUVIANS AEGYPTIUS


Afrika nehirlerinin kumlu kıyılarında yuva yapan Pluvianus aegyptius isimli kuş, gündüzleri yumurtalarını kumla örter ve yalnızca geceleri (ısı düştüğü zamanlarda) kuluçkaya yatar. Eğer gündüz ısı çok yükselirse, erkek ve dişi göğüslerini suya batırarak bununla kuluçkayı serinletirler. Bu türlerin yavruları, doğduktan sonra, anne babalarının tehlikeyi haber veren çığlıklarını duyduklarında, oldukları yere serilip yere yapışarak, görünmez hale gelebilirler. Çünkü tüyleri bulundukları bölgenin taşları ve kumuyla uyumlu renk ve desendedir.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.64

SİBİRYA AYISI


Sibirya boz ayısı sonbaharda şişmanlayıp yağ bağladıktan sonra, inine çekilir ve aylarca (4 ila 7 ay) süren bir uyuşukluk dönemine girer. Ayının 37 derece olan vücut ısısı, kış uykusu sırasında 5 ila 6 derece azalır. Buna rağmen, kalp atışı ve nefes alma ritimleri daha yavaşlar. Bu nedenle genel metabolizmada yüzde 50 ila yüzde 60'a varan düşüşler gözlenir. Ayı, bu devre boyunca yemek içmek dahil hiçbir hayati fonksiyonunu yerine getirmez. Bununla birlikte üreme ve su kaybı belirtileri de göstermez. Çünkü uyuşukluk esnasında kendi yağını (lipitlerini) başlıca enerji ve su kaynağı olarak kullanır.

Thema Larousse, Tematik Ansiklopedi, 4. Cilt, s.145

KOALA


Okaliptüs ağaçlarının yaprakları oldukça az protein içerirler ve çok liflidirler. Yüksek miktarlarda içerdikleri aromatik yağlar ve kimyasal bileşikler ise otla beslenen birçok canlı için zehirlidir. Sadece okaliptüs ağaçlarının bazı türleriyle beslenen koalalar bu konuda bir istisnadırlar. Özel dişleri sayesinde koalalar okaliptüs yapraklarını çiğnemeden yutarlar. Yapraklar, koalaların diğer memelilerdekinden çok daha büyük olan kör bağırsaklarına gider, burada bulunan bakteriler sayesinde yapraklar kolaylıkla sindirilir. Yaprağın istenmeyen bölümleri karaciğerde zehirden arındırılır ve vücuttan atılır. Bu türlü beslenme çok az enerji verdiğinden koalalar günde 18 saat uyurlar.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.105

DENİZ YILDIZI


Dişleri olmayan denizyıldızı yiyeceklerini sindirmek için kendine özgü bir metod kullanır. Avının yerini bulmasında koku ve dokunmaya bağlı olarak, avın kapladığı alanın büyüklüğü de etkilidir. Kollarının altında yüzlerce ince, her zaman hareket eden, emici diskler bulunmaktadır. Deniz yıldızlarında hareket, bir kayaya veya başka bir cisme ayakları ile yapışması ve sonra geri çekmesi ile sağlanır ve denizyıldızı bu biçimde yavaşça sürünür. Günlük yiyecekleri kabuklu deniz hayvanları, karides, kum ve taş gibi birikintilerdir. İstiridyeyi bulduğunda denizyıldızı onu içine çeker ve bir çok emici ayağını istiridyenin kabuğuna yapıştırır. İstiridye aşırı güçlü supaplara sahip olmasına rağmen denizyıldızı sonunda istiridyenin kabuğunun yavaş yavaş açılmasını sağlar.

The Ocean World of Jacques Cousteau, Quest for Food, s.47

TROİL KUŞU


Penguene benzer perde ayaklı bir kuş olan Troil kuşları (Uria calge) çıplak kayaların üzerine bir yumurta yumurtlarlar ve kuluçkaya yatarlar. Bu kuşların yumurtalarını bıraktıkları bölgede metrekareye 70 yumurta düştüğü saptanmıştır. Buna karşılık her çift kendi yumurtasını özel renklerinden tanır. Troil kuşlarının yumurtalarının başka bir özellikleri de darbe alsalar bile kayalıklardan aşağı yuvarlanmamalarıdır. Özel yapıları nedeniyle yalnızca kendi etraflarında döner ve dururlar.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.33

YUSUFÇUK


Yusufçuk böceklerinin uçuşları birbirinden bağımsız 4 büyük kanatın vücudun ağırlığını taşımasıyla sağlanır. Bu özellik, böceğe ani manevralar yapma, hızını ani artırma ve saniyede 10 m.'ye varan yüksek bir hız imkanı tanımaktadır.

Science et Vie, No.931, s.5

DEV SU BÖCEĞİ (LETHOCERUS


Lethocerus denilen dev su böceklerinin bir türünde, dişiler yumurtalarını su üzerindeki bir dal parçasına bırakırlar. Erkek tekrar tekrar suya dalar çıkar ve yumurtalara nemlendirmek için onların üstüne çıkıp üzerlerine su damlatır; ayrıca düşmanları da yumurtalardan uzak tutar. Erkek Belostama dev su böcekleri ise bunun yerine, dişinin sırtlarına yapıştırdığı yumurtaları taşırlar. Bu böcekler yüzeye yakın yüzmek zorundadırlar ve aynı zamanda yumurtalarının hava ile temas etmesini sağlamaları da gerekir. Arka bacaklarını ileri-geri hareket ettirirler veya ince bir dala tutunurlar. Daha sonra yumurtaların üzerinden akan havalanmış suyu korumak için saatlerce bir nevi şınav hareketi (yüzükoyun yatarak vücudu esnetme hareketi) yaparlar. Benzer olarak Bledius Rove böcekleri, Bembidion yer böcekleri ve Heterocerus bataklık böceklerinin hepsi, gel-git olduğunda ince girişli kuluçka odacıklarını tıkayarak, sular çekildiğinde de tıkaçları çıkararak yumurtalarının boğulmasını engellerler.

Scientific American, January 1999, s.53

ÇULLUK


Kuşlar sık sık okyanusları, barınılamayacak çölleri, dağları ve buz kitlelerini durmaksızın devam eden uçuşlarla geçmek zorundadırlar. Altın renkli yağmur kuşu, Sert kıllı çulluk gibi göçmen kuşlar Hawaii adalarına, Yeni Zelanda'nın daha da aşağılarına hiç durmadan uçabilen kuşlar olarak tanınırlar. Sürekli devam eden bu uçuşlar, 4000-7500 km. arasında değişir ve tahminen 80-100 saat sürer. Küçük ötücü kuşlar da Meksika Körfezi, Sahra Çölü ya da Atlantik, Pasifik Okyanusları gibi barınılamayacak bölgeleri yaklaşık olarak 30 saat süren ve 1000 km.'den daha fazla durmadan devam eden uçuşlarla geçebilirler. Ve hatta kırmızı boğazlı sinek kuşu (yalnızca 5 gramın altıda biri kadar vücut ağırlığına sahiptir) Meksika Körfezi'ni hiç durmadan geçebilecek kapasitededir. Himalaya bölgesine ve Sibirya'dan Hindistan bölgesindeki kışlık bölgelere göç eden kuşlar dünyanın en yüksek dağlarını geçerler. Bu kuşlar yaklaşık 9500 m. yükseklikte ilerlerler.

Prof. Dr. Peter Berhold, Animal Behaviour, s.124

KOKARCA


Hayvanların çok değişik savunma yöntemleri vardır. Örneğin, Benekli kokarca davetsiz misafirlerine gözdağı vermek için pek alışık olunmayan bir yöntem kullanır. Bir tehlike sezdiği anda kokarca bir elinin üzerinde ayağa kalkar ve arkasındaki bir bezden kötü kokan bir sıvı püskürtürek düşmanını kaçırır.

Tonny Seddon, Animal Movement,s.39

BOĞA ANTİLOBU


Boğa antilopları son derece hızlı hareket edebilen canlılardır. Öyle ki hareketsiz bulundukları durumdan ani olarak harekete geçtikten sonraki iki saniye içinde 62 km./saat hıza erişebilirler, Bilim ve Teknik, Sayı:221, Nisan 1986, s.12

BAHÇE ÖRÜMCEĞİ


Araneus diadematus adı verilen bahçe örümceği üzerinde ipeğin nasıl oluştuğu konusunda çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bilimadamları ipek örümcekten çıkmadan önce, ipeğin oluştuğu kanalı incelemişlerdir. İpek, bu kanala girmeden önce, sıvı proteinlerden oluşmaktadır. Kanalın içindeki özel hücreler, ipek proteinlerindeki suyu kendilerine çeker. Hidrojen atomları ise diğer bir kanalda pompalanan suyu alırlar ve bir asit havuzu oluştururlar. İpek proteinleri asit ile biraraya geldiğinde, birinden diğerine bir köprü oluşturur ve bu şekilde son derece kuvvetli bir ipek meydana gelir. Örümceğin ipeği, "Kevlar" denilen insan yapımı en güçlü sentetikten çok daha kuvvetli ve çok daha elastikidir. Dahası, kurşun geçirmez yeleklerde kullanılan bir tür plastik olan Kevlar'dan farklı olarak örümcek ipeği yeniden işlenilip tekrar tekrar kullanılabilir.

Discover, October 1998, s.34

BUKALEMUN


Bukalemunlar gün ışığında yapraklı bir dalda otururken, etraflarındaki çalılıkların gölgesine benzer şekilde siyah ve uçuk kahverengi lekelerle yeşil olurlar. Akşam yaklaştığında ve ışıklar sönükleşmeye başladığı zaman, bukalemunun rengi grimsi yeşile döner ve daha sonra sarı lekeli donuk sarımsı kahverengiye dönüşür. Karanlıkta ise bukalemun tamamen siyah olur. Bütün bu renk değişimleri 15'er dakika içinde gerçekleşir. Bukalemun sadece bulunduğu yere uymak için rengini değiştirmez. Eğer kızmışsa, üzerinde diğer hayvanlara uyarı olacak şekilde koyu turuncu benekler ve koyu kırmızı lekeler de oluşur.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.16

UÇAN KURBAĞA


Perde ayaklı küçük ağaç kurbağalar son derece ilginç bir özelliğe sahiptirler. Bu kurbağalar perde ayaklarını kanat olarak kullanırlar ve süzülerek uçabilirler. Ağaçların üstünden uçarken, bir yere inmek istediklerinde, hızlarını kesmek ve inişlerini yavaşlatmak için ayaklarının dördünü de paraşüt olarak kullanırlar. Ayak parmakları arasındaki ağları genişleterek vücut yüzeylerini iki katına çıkartan uçan kurbağalar, bir ağacın üzerine inmeden önce 12 metre kadar havada süzülebilmektedirler. Hatta, bacaklarını hareket ettirerek ve perde ayaklarının şeklini değiştirerek rotalarını ve yönlerini de değiştirebilmektedir.

Tonny Seddon, Animal Movement, s.49

TARANTULA


Eklembacaklıların dış iskeletleri çoğu zaman sorun oluşturur. Örneğin bu canlılar büyüdükçe kabuk büyümez ve gövdeyi bir bütün olarak örter. Bu durumda tek çare zaman zaman kabuğu dökmektir. Kabuk dökme zamanı yaklaştıkça hayvan kabuğundaki mineralleri kanına çekerek bünyesine alır. Kabuğun altında yeni, yumuşak ve kırışık bir deri oluşturur. Sonra, dıştaki zırh çatlar ve hayvan iskeletini bir hayalet gibi geride bırakarak içinden çıkar. Derisi yumuşak olduğu için gizlenmesi gereklidir. Bu arada deri kırışıklıklarını düzelterek yeni bir kabuk oluşturmaya başlamıştır. Kabuğu sertleşip eski halini alınca hayvan gizlendiği yerden çıkar.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.41

ÇAYIR KÖPEĞİ


Çayır köpeklerinin yaptıkları yuvaların içinde sürekli olarak temiz hava dolaşır. Havanın kolayca içeri girebilmesi için tünelin bir ucunun ağzı alçaktadır. Tünelin diğer ağzı ise yüksektedir. Bu yükseklikteki ağızda hava akımı kısmi vakum oluşturur ve havanın tünelden çıkmasını sağlar.

ZooBooks, Animal Wonders, Ocak 1998, Vol.15, N. 4, s.14

KURBAĞA


Tüm kurbağalar büyük gözlere ve göz kapaklarına sahiptirler. Birçoğunun da gözlerini yağlayacak ve temizleyecek özel bir zarı vardır. Ayrıca karadayken suyu kolay bulmalarını sağlayacak, mavi ışığa duyarlı göz yapıları da vardır.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.130

KUŞLAR


Kuşların tüyleri sürekli bakım gerektirir. Kuşlar da tüylerini suda yıkarlar ve toz kullanarak kabartırlar. Çoğu kuşta kuyruğun bedene bağlandığı yerin yakınında bir yağ bezi bulunur. Kuşlar gagalarıyla o bölümden yağı alarak sürünürler. Böylece tüyleri su geçirmez hale gelir. Balıkçıl, papağan ve tukan gibi kuşlarda bu bez bulunmaz. Bu kuşlar da, tüylerinin bakımını bir kısım tüylerinde bulunan ince bir tozla yaparlar.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s. 128

DENİZ KAPLUMBAĞASI


Bir dişi kaplumbağa bir seferde 100 veya daha fazla yumurta yumurtlar. Bunlardan küçük olanları gelişmeden ölür. 2 ay sonra yumurtadan çıkan yavruların bulundukları çukurdan yeryüzüne çıkmaları için 80 cm. gibi bir yokuşu tırmanmaları gerekmektedir. Bu 80 cm.'i tırmanmak yavruların 4 gününü alır.

International Wildlife, September-October 98, s.32

TEMİZLİKÇİ BALIKLAR


Balıklar parazitlerinden temizlenmek için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Temizleyici balıkların sırt yüzgeçleri bir vantuz gibidir. Oxyjulus californica yani senyoritalar bu balıkların en bilinenleridir. Temizleyici balık çok rahat bir şekilde bazen balığın ağzına girerek dişlerini, bazen de balığın solungaçlarını temizler, bu sayede karnını doyurmuş olur.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı 237, Ağustos 1987, s.3

KIZIL FIRINCI KUŞU


Kızıl fırıncı kuşunun (Furnarius rufus) ismi ekmek fırınına benzeyen yuvasından kaynaklanır. Erkek ve dişi, bu sağlam yuvayı, çamur, bitki ve tükürük kullanarak inşa ederler. Yuvanın yapımı aylarca sürer ve çift bu yuvayı bir sonraki sene tekar kullanmaz.

Giovanni G. Bellani, "Quand L'oiseau Fait Son Nid", s.93

KARİDES


Birçok derin-su balığı, başlarının üstünden geçen avlarını görebilmek için yukarı-doğru bakan gözlere sahiptir. Burada renklerin görülemediği kadar az ışık vardır. Bu yüzden derin su canlılarının çoğu ışık üreten özel yapılara sahiptirler. Ahtapot, küçük karides (prawn) ve kalamar gibi canlılar da balıklarınkine benzer ışıklı organlara sahiptirler. Küçük karidese benzer bazı canlılar da ışığı kendilerini olduklarından çok daha büyük göstermek için kullanırlar. Antenlerindeki veya karınlarının kenarlarındaki ışık organları yandığında olduklarından üç kat daha büyük görünebilirler.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.28

BAYKUŞ


Baykuşların kulakları sese karşı çok hassastır. Duyma oranları insanlardan daha fazladır. Baykuşların yüzünün iki yanında saç benzeri tüyler vardır ve bunlar ses dalgalarını toplayıp kulağın içine gönderirler. Bu tüyler ayrıca bir kulağı diğer kulaktan ayırır, böylece sağ taraftan gelen ses, büyük ölçüde sağ kulak tarafından duyulur. Bunun yanında kulaklar, kafada simetrik olarak yer almazlar. Biri diğerinden daha yüksektedir. Böylece baykuş sesleri super-stereo olarak dinler ve ses çıkaran canlıyı görmese dahi onun nerede olduğunu, sesin kaynağına göre tam doğru olarak tespit eder. Bu av bulmanın çok zorlaştığı karlı havalarda önemli bir avantajdır.

David Attenborough, The Life of Birds, s.100

KARTAL


Tüm kartalların gözlerinde "niktitant zar" denilen fazladan bir göz kapağı vardır. Bu kapağın işlevi gözleri temizlemek ve korumaktır. Örneğin kartallar yavrularını beslerken göz kapaklarını genel olarak kapalı tutarlar. Bu yavruların yanlışlıkla ebeveynlerinin gözlerine bir zarar vermesini engellemek için alınmış bir önlemdir.

ZooBooks, April 1993, Vol.10, N.7

AMFİBİYENLER


Amfibiyenlerin derileri, suda çözünmüş halde bulunan oksijenin, vücudun içine girebilmesini sağlayacak türdedir. Deride bulunan bezler gizli mukus salgılayarak derinin sürekli nemli kalmasını sağlar. Böylece havadaki oksijen de kolaylıkla hayvanın vücuduna girer.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.130

KUNDUZ


Kunduzlar su altında saatte 12 km. hız yaparlar ve gözlerini suyun zararlı etkisinden korumak için saydam olan göz kapaklarını deniz gözlüğü olarak kullanırlar.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:207, Şubat 1985, s.32

KARTAL


Bazı kartallar, havada inanılmaz bir sürat yaparak aşağıya doğru inişe geçerler. Bu dalış esnasında saatte yaklaşık 322 km. hız yaparlar. Büyük kartallar avlarına çok hızlı çarparlar. Kel kartalın avına vuruşu, yivli tüfek mermisine kıyasla iki kat daha güçlüdür.

ZooBooks, April 1993, Vol. 10, N. 7

KİWİ


Çok iyi gören gözlere sahip olmalarına rağmen kuşlarda koku alma duyusu yeterli değildir. Ancak bazı istisnalar vardır. Örneğin Kiwi kuşu çok küçük gözlere sahiptir, bu yüzden solucanları ve tırtılları daha çok kıvrık gagasının ucundaki hassas burun delikleri sayesinde koklayarak bulabilir.

The Guinnes Encylopedia of the Living World, s.138

ÖRÜMCEKLER


Hareketsiz durma, kamuflajda her zaman en iyi taktik değildir. Yaprağa benzer 'mantid'ler, ölü yaprakların hafif rüzgarda sallanması gibi görünmek için, kendilerini ileri geri hafifçe sallarlar. Bazı tropik örümcekler de ağlarını o kadar hızlı titreştirirler ki, örümceğin ağın ortasında durduğu görülemez. Ağ ise neredeyse görünmez bir bulanıklık şeklinde olur.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.31

KRAL KELEBEKLERİ


Her yıl düzenli olarak sonbaharda, Kuzeydoğu Amerika'da yaşayan kral kelebekleri yumurtlamak için Kanada'nın güneyinden Meksika'nın içlerine kadar göç ederler. Bu yolculuk 4000 km.'nin üstünde bir yol demektir ve 75 günden fazla sürebilir. Kelebekler ise bu yolu katederken bir doğru boyunca uçmazlar. Kimi zaman önlerine çıkan bazı engelleri aşmak zorunda oldukları için aslında çok daha fazla yol katettikleri unutulmamalıdır.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:379, Haziran 1999, s.89

PİPA


Pipa kara kurbağası, çiftleşince, erkeği perdeli ayaklarıyla yumurtaları toplar ve özenle dişisinin sırtına yerleştirir. Yumurtalar oraya yapışırlar. Altlarındaki deri bir süre sonra şişmeye ve üzerindeki yumurtalar da deriye gömülmeye başlarlar. Yumurtaların üzerinde ince bir zar oluşur. 30 saat içinde yumurtalar gözden kaybolur ve dişi kurbağanın sırtı eskisi gibi dümdüz bir şekle girer. Yumurtalar derisinin altında gelişmeye devam ederler. On beş gün sonra, dişi kurbağanın sırtı yavruların hareketleriyle kıpırdanmaya başlar. 24. günde yavru kurbağalar dişinin derisinde delikler açıp çıkarlar ve yüzerek kendilerine suda güvenli bir yer aramaya başlarlar.

David Attenborough, Yaşadığımız Dünya, s.104

KURT ÖRÜMCEĞİ


Kurt örümcekleri gittikleri her yere, ailelerini de beraberlerinde taşırlar. Birçok örümceğin yaptığı gibi ipek yumurta kesesini ağa asmak yerine, anne kurt örümceği yumurta kesesini karnının altındaki iplik salan memeciklerine bağlar. Eğer yumurta kesesi düşecek olursa, örümcek hemen onu arar ve memeciklerine yeniden bağlar. Yavru örümcek yumurtadan çıkmaya hazır olduğunda, anneleri yumurta kesesini çenesiyle açacaktır.

Gardner Soul, Strange Things Animals Do, s.41

FİL


Filler çok iri bir cüsseye sahip oldukları için vücutlarını serin tutma konusunda bazı problemler yaşarlar. Bu yüzden çok büyük olan kulaklarını fan olarak kullanırlar ve serinlemeye çalışırlar. Ayrıca kulakları vücutlarında büyük bir yer kapladığı için buradan ısının vücut dışına çıkması da kolay olur.

John Stidworthy, The Large Plant Eaters, s. 7

ALAKARGA


Alakarga, yemek için topladığı palamutları birer birer toprağa gömer. Önce bir delik kazar, palamudu içine koyar ve daha sonra diğer hayvanların bunu fark etmemesi için itinayla deliğin üstünü kapatır. Bu yerleri daha sonra tekrar bulabilmek için dikkatlice işaret koyar. Belli ağaçlar, düşmüş kütükler, kaya parçaları gibi nesneleri işaret olarak kullanır. Hatta bazen buralara küçük taş parçaları taşıyarak yanlarına işaret koyar. Birçok kuş, tohumları bu yöntemle saklar. Bazı türlerin günde binden fazla tohum depoladığı kaydedilmiştir. Fındıkkıranlar bir mevsimde toplam 100.000 gibi yüksek miktarda tohum depolarlar.. Yapılan deneyler kuşun 9 ay sonra tohum gömdüğü yeri bulduğunu göstermiştir. İyi hafızasına rağmen bu kuşların gömdüğü meşe palamutlarını unuttukları yerler de vardır. Bu da meşe filizlerinin tekrar yeşillenerek topraktan çıkmasını sağlar.

David Attenborough, The Life of Birds, s.75

QUETZAL


Sesler çoğunlukla bir hayvanın düşmanları tarafından fark edilmesine sebep olur. Orta ve Güney Amerika ormanlarında yaşayan kuşlardan 'Quetzal'ların çok ilginç ve yerinin tespit edilmesi çok zor olan metalik ıslık gibi bir ötüşleri vardır. Bu da Quetzal'larin seslerinin nereden geldiğini bulmayı zorlaştırır. Bu yüzden Quetzallar ormanda birbirlerine güvenle bağırıp dururlar.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.50

YUNUS


Yunuslar, bilim adamlarını uzun süre şaşkınlığa düşürmüş olan çok büyük hızlarla yol alırlar. Yunus balıklarının bedenlerinin çevresinde kusursuz bir su akışı vardır. Bu akışın nedeni yunus balığının derisi üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda bulunmuştur. Yunus balığının derisi üç katmandan oluşur. Dıştaki katman incedir ve çok esnektir; içteki katman kalındır, katmana plastik kıllı bir fırça görünümü veren ve yine esnek olan çubuklardan oluşur. Katmanların üçüncüsü olan ortadaki katman ise, süngerimsi bir maddeden yapılmıştır. Böylece, son hızla yüzen yunus balığına değen sudan bir girdap oluşmaya başladığı zaman, dış deri, bu girdabın neden olduğu aşırı basıncı iç katmanlara iletir ve iç katmanlar bu aşırı basıncı söndürürler. Oluşan girdap, böylece büyümeye zaman bulamadan kaybolmuş olur.

Bilim ve Teknik Dergisi, Sayı:212, Temmuz 1985, s.20

ŞEFFAF HAYVANLAR


Su yüzeyinin yakınlarında yaşayan hayvanlar, hem aşağıdan hem de yukarıdan gelecek tehlikelerle karşı karşıyadırlar. Küçük hayvanlar bunun üstesinden şeffaf olmalarıyla gelirler. Şeffaflıkları nedeniyle gökyüzünden gelen ışık avcılar tarafından görülmelerini zorlaştırır. Okyanuslarda milyonlarca şeffaf hayvan vardır ve çoğu da çok küçüktür. Küçük karideslerin, yengeçlerin, deniz salyangozlarının, deniz yıldızlarının ve balık yavrularının hemen hemen hepsi şeffaf vücutludur. Bu onlar için çok iyi bir korunmadır.

Jill Bailey, Mimicry and Camouflage, s.29

FİL


Fillerin hortumu 50 bin kasla çevrilidir ve gerektiğinde hortum kasılır ve tonlarca ağırlıktaki cisimleri bile kolaylıkla iter. Bu hortum aynı zamanda küçük bezelye tohumlarını kopararak ağzında patlatma gibi çok fazla incelik ve hassasiyet gerektiren bir işlemi yapabilme kabiliyetine de sahiptir. Birçok yönden işlevsel olan aynı zamanda uzun bir parmak, borazan veya hoparlör olarak da kullanılan bu organ, su içebilmesi veya vücudunun üstüne su püskürtebilmesi için 4 litre suyu tutma kabiliyetine de sahiptir.

Richard Dawkins, Climbing Mount Improbable, s.92